On İkinci Ev'in Tartıştıkları
Azize Yağmur Şenbayrak
Astrolojide On İkinci Ev, bilinçaltı ve psikoloji ile ilgili konuları kapsar. İnsanın en karanlık ve mahrem yanını ele alır. On İkinci Ev adlı performans Melek Ceylan’ın, ülkemizdeki ilk Rehberli Otobiyografi eğitmeni olan Mürüvet Esra Yıldırım ile yürüttüğü birebir çalışmalar sonucunda oluşan otobiyografik metinler, altında gömülü olan anlatıyı performatif yollarla açığa çıkartmayı hedefliyor. Çalışma, ses, bedensellik ve anlatı, tamamen oyuncunun öznelliğinden yola çıkılarak performatif alanda gerçekleşen bir kadın anlatısı olarak kurgulanıyor. On İkinci Ev’i Türkiye’deki bağımsız tiyatroları desteklemek ve dünyaya açmak amacıyla gerçekleşen, TheatreIST festivali kapsamında, Kadıköy’de bulunan bağımsız proje, üretim ve sergi alanı Koli Art Speace’te izleme fırsatı buldum.
Performansı kısaca özetlemek gerekirse; Melek, Koli Art’ın tertemiz camları ardından seyircilere bakıyor. Seyirciyle göz göze geliyor camdan duyulmayan sesiyle hikayesini anlatmaya başlıyor daha sonra sesinin duyulup duyulmadığını soruyor seyirciye. Sesini yükseltip tekrar anlatıyor hikayesini. Sokakta olan seyirci geçen insanların, araçların seslerine maruz kalırken, seyirci olmayan insanlar da performansa maruz kalıyor. Melek bağırmaktan yorulunca eline bir kalem alıp olanı biteni çizmeye, yazmaya başlıyor camlara, bazen aramızdan arabalar, insanlar geçiyor Melek koşullara uyum sağlıyor anlatmayı bırakmıyor.
Hikaye, Melek’in dünyaya gelişiyle başlıyor. Ardından Konservatuarı kazanıp Adana’ya göç ediyor. Mezun olmasıyla beraber kendi hayatını kurabilmek için İstanbul’a taşınmaya karar veriyor. Melek, Mersin’den İstanbul’a uzanan hikayesini altmış beş dakikada seyirciye aktarırken travmaları, ailesi, arzuları ve engelleriyle duyulmaya ve görülmeye çalışıyor.
Önündeki en belirgin engel olan camlara hikayesini karalıyor. Astrolojiden yola çıkarak oyuna isim olan On İkinci Ev Astrolojide başkalarından olduğu kadar, kendimizden de sakladığımız hem bizi huzursuz eden hem de hayatımızı zenginleştiren bilinçdışı şeylerin ifadesidir. Oyuncu/anlatıcı bizlerle beraber, kendinden sakladıklarıyla ve huzursuzluklarıyla yüzleşiyor. Melek, sesi yetmediğinde bedeniyle dile geliyor, bedeni yetmediğinde ise yazıp çizdikleriyle. Yazdıkları çizdikleri onun anılarını hikayelerini ve kendi varlığını görünür kılıyor.
Yazdıklarının su ile akmaya başlamasıyla camlardan, hikayesi de silinmeye başlıyor… Salih Usta’nın yönettiği, Yaşam Gülseven’in dramaturjisini yaptığı oyunda en dikkat çekici öge bakışın kurulma biçimi. Biletini almış olan seyirci, başlangıçta açık bir biçimde Melek’i görebiliyorken hikayesi geliştikçe, Melek büyüdükçe, azdıkları arttıkça aramızdaki görüş engellenmeye başlıyor. Hikayesi, Melek’in görünürlüğünün önüne geçiyor bu durum; büyüdükçe, hikayemiz geliştikçe kendi özümüzün görünürlüğünü yitirişimizi anımsatıyor insana. Bir diğer bakış ise bileti olmayan etkinlik için orada bulunmayan insanların bakışı, sokağın kanıksanmış koreografisi bozuluyor insanların gündelik hayatı sekteye uğruyor. Belki de sokaktan geçen bir insanın sokağın koreografisinin farkındalığına ulaşmasını sağlıyor.
Hayatın kurgulanmışlığı ve oyunsuluğu bu oyun sayesinde birileri için görünür oluyor. Tüm bunlar olurken Melek bunlardan bağımsız bir noktada sürdürmüyor oyununu, her biriyle ilişkileniyor ve kendi bakışını da ortaya koyabiliyor. Kendi varlığını korkusuzca ortaya koyabilen oyuncu, tüm çıplaklığıyla ve bedenselliğiyle, tüm öznelliğiyle performansı var ediyor.
On İkinci Ev, hayatımızdaki görünmez duvarları mekan kullanımıyla somutluyor: Dans ve tiyatro gibi bedenin kullanıldığı sanat formlarında, sanatçı hayatı boyunca bedenine bir sermaye ayırmış bir şirket gibi kendi kendine finansman sağlayıp, beslenmesi, eğitimleri (teorik ve pratik) ile kendini geliştirmeye çalışır. Tüm bu harcanan sermayenin sonucunda ise tek materyali bedenidir. Melek, bu sermayenin bu amacın nasıl gerçekleştirilemediğini camın arkasından duyulmayan sesiyle somutluyor. Arzusuna, sesinin kaybıyla asla ulaşılamayacak gibi görünse de görünürlüğü için bağırıp kavga ediyor. Alevi, Sünni, Türk, Kürt, Arap, kadın olmanın toplumdaki karşılıkları, ırkçılığı, cinsiyetçiliği gözler önüne seriyor. Bir kadın olarak kapatıldığı özel alanı da gözler önüne seriyor. Melek camın ardından bize seslenirken sokağa çıkma arzusu onun kapatılmışlığını görünür hale getiriyor, bize ise farklı bir seyir ve yüzleşme deneyimi sunuyor.
Oyuncular: Melek Ceylan
Yönetmen: Salih Usta
Dramaturg: Yaşam Özlem Gülseven
Danışman: Mürüvet Esra Yıldırım
Hareket Tasarımı: Dilan Yoğun
Kostüm Tasarım: Hilal Polat
Işık Tasarımı: Utku Kara
Afiş Tasarım: Müjde Başkale
Performansı kısaca özetlemek gerekirse; Melek, Koli Art’ın tertemiz camları ardından seyircilere bakıyor. Seyirciyle göz göze geliyor camdan duyulmayan sesiyle hikayesini anlatmaya başlıyor daha sonra sesinin duyulup duyulmadığını soruyor seyirciye. Sesini yükseltip tekrar anlatıyor hikayesini. Sokakta olan seyirci geçen insanların, araçların seslerine maruz kalırken, seyirci olmayan insanlar da performansa maruz kalıyor. Melek bağırmaktan yorulunca eline bir kalem alıp olanı biteni çizmeye, yazmaya başlıyor camlara, bazen aramızdan arabalar, insanlar geçiyor Melek koşullara uyum sağlıyor anlatmayı bırakmıyor.
Hikaye, Melek’in dünyaya gelişiyle başlıyor. Ardından Konservatuarı kazanıp Adana’ya göç ediyor. Mezun olmasıyla beraber kendi hayatını kurabilmek için İstanbul’a taşınmaya karar veriyor. Melek, Mersin’den İstanbul’a uzanan hikayesini altmış beş dakikada seyirciye aktarırken travmaları, ailesi, arzuları ve engelleriyle duyulmaya ve görülmeye çalışıyor.
Önündeki en belirgin engel olan camlara hikayesini karalıyor. Astrolojiden yola çıkarak oyuna isim olan On İkinci Ev Astrolojide başkalarından olduğu kadar, kendimizden de sakladığımız hem bizi huzursuz eden hem de hayatımızı zenginleştiren bilinçdışı şeylerin ifadesidir. Oyuncu/anlatıcı bizlerle beraber, kendinden sakladıklarıyla ve huzursuzluklarıyla yüzleşiyor. Melek, sesi yetmediğinde bedeniyle dile geliyor, bedeni yetmediğinde ise yazıp çizdikleriyle. Yazdıkları çizdikleri onun anılarını hikayelerini ve kendi varlığını görünür kılıyor.
Yazdıklarının su ile akmaya başlamasıyla camlardan, hikayesi de silinmeye başlıyor… Salih Usta’nın yönettiği, Yaşam Gülseven’in dramaturjisini yaptığı oyunda en dikkat çekici öge bakışın kurulma biçimi. Biletini almış olan seyirci, başlangıçta açık bir biçimde Melek’i görebiliyorken hikayesi geliştikçe, Melek büyüdükçe, azdıkları arttıkça aramızdaki görüş engellenmeye başlıyor. Hikayesi, Melek’in görünürlüğünün önüne geçiyor bu durum; büyüdükçe, hikayemiz geliştikçe kendi özümüzün görünürlüğünü yitirişimizi anımsatıyor insana. Bir diğer bakış ise bileti olmayan etkinlik için orada bulunmayan insanların bakışı, sokağın kanıksanmış koreografisi bozuluyor insanların gündelik hayatı sekteye uğruyor. Belki de sokaktan geçen bir insanın sokağın koreografisinin farkındalığına ulaşmasını sağlıyor.
Hayatın kurgulanmışlığı ve oyunsuluğu bu oyun sayesinde birileri için görünür oluyor. Tüm bunlar olurken Melek bunlardan bağımsız bir noktada sürdürmüyor oyununu, her biriyle ilişkileniyor ve kendi bakışını da ortaya koyabiliyor. Kendi varlığını korkusuzca ortaya koyabilen oyuncu, tüm çıplaklığıyla ve bedenselliğiyle, tüm öznelliğiyle performansı var ediyor.
On İkinci Ev, hayatımızdaki görünmez duvarları mekan kullanımıyla somutluyor: Dans ve tiyatro gibi bedenin kullanıldığı sanat formlarında, sanatçı hayatı boyunca bedenine bir sermaye ayırmış bir şirket gibi kendi kendine finansman sağlayıp, beslenmesi, eğitimleri (teorik ve pratik) ile kendini geliştirmeye çalışır. Tüm bu harcanan sermayenin sonucunda ise tek materyali bedenidir. Melek, bu sermayenin bu amacın nasıl gerçekleştirilemediğini camın arkasından duyulmayan sesiyle somutluyor. Arzusuna, sesinin kaybıyla asla ulaşılamayacak gibi görünse de görünürlüğü için bağırıp kavga ediyor. Alevi, Sünni, Türk, Kürt, Arap, kadın olmanın toplumdaki karşılıkları, ırkçılığı, cinsiyetçiliği gözler önüne seriyor. Bir kadın olarak kapatıldığı özel alanı da gözler önüne seriyor. Melek camın ardından bize seslenirken sokağa çıkma arzusu onun kapatılmışlığını görünür hale getiriyor, bize ise farklı bir seyir ve yüzleşme deneyimi sunuyor.
Oyuncular: Melek Ceylan
Yönetmen: Salih Usta
Dramaturg: Yaşam Özlem Gülseven
Danışman: Mürüvet Esra Yıldırım
Hareket Tasarımı: Dilan Yoğun
Kostüm Tasarım: Hilal Polat
Işık Tasarımı: Utku Kara
Afiş Tasarım: Müjde Başkale