Shakespeare Moda’dan Göz Kırpıyor
Erdal Baran Şahin
Moda Sahnesi 2017-2018 tiyatro sezonunda William Shakespeare’in Fırtına oyununu, yeni bir yorumla sahneliyor. Fırtına, hikâye ve yapısı itibariyle birçok katmandan oluşan bir eser. Oyun, kardeşi tarafından ihanete uğrayarak dukalığını kaybeden ve kızıyla bir adada yaşamak zorunda kalan Prospero merkezinde ilerler. Çünkü Prospero intikam almak için büyü yapmayı öğrenmiş ve büyük bir fırtına çıkarmıştır. Fırtına sonucunda kendisine zarar veren kişilerle yüzleşebilecek ve eski gücüne tekrar kavuşacaktır. Oyunda her şey Prospero kontörlünde ilerlemektedir. Prospero, tutsaklıktan kurtardığı Ariel’i kendi emrine almıştır. Çünkü Ariel adlı “havamsı peri” bu intikam planını yerine getirmekte çok iş görecektir. Öte yandan adanın yerlisi olan Caliban, Prospero ve kızı Miranda’ya, ada hakkında çok şey öğretmiştir. Zamanla Caliban, Miranda sayesinde yeni bir dil öğrenmeyi de başarır. Böylelikle daha “medeni” olması beklenen Caliban ise Miranda’ya tecavüz girişiminde bulunur. Bu olayı gerekçe gösteren Prospero, Caliban’a kölesi gibi davranır. Adaya düşen Napoli Kralı Alonso ise oğlu Ferdinand’ı aramaktadır. Daha sonra Ferdinand, Miranda’ya âşık olacak, ada şartlarında bile iktidar hırsları dinmeyen Sebastian ve Antonio amaçlarına ulaşamayacaklardır. Öte yandan Kral Alonso’nun ayyaş kâhyası Stefano ile soytarısı Trinculo ise, düştükleri bu adada kapıldıkları hayal dünyasından hüsranla çıkacaktır.
Metnin tarihselliği bağlamında bakıldığında, sömürgecilik oyunun tüm arka planını kaplamaktadır. Yönetim gücünü elinde tutmak isteyenlerin amansız çatışmaları, ezme ezilme ilişkileri, ilkel ve medeni olanın tartışması, yazarın kurduğu dünyada ön planda olan unsurlardır. Böylesine bilinen ve çokça yorumlanmış bir eseri izlerken, akıllarda tek bir soru oluyor: Ekip, bu sahnelemede nasıl bir yorum tercih etmiş olabilir?
Metnin tarihselliği bağlamında bakıldığında, sömürgecilik oyunun tüm arka planını kaplamaktadır. Yönetim gücünü elinde tutmak isteyenlerin amansız çatışmaları, ezme ezilme ilişkileri, ilkel ve medeni olanın tartışması, yazarın kurduğu dünyada ön planda olan unsurlardır. Böylesine bilinen ve çokça yorumlanmış bir eseri izlerken, akıllarda tek bir soru oluyor: Ekip, bu sahnelemede nasıl bir yorum tercih etmiş olabilir?
Seyircilerin karşılıklı iki blok olarak yerleştiği oyunda, sahne bu iki blok arasına konumlandırılmış. Sahne alanının her iki ucuna ise yuvarlak ekranlar yerleştirilmiş. Seyirci bloklarının yanında bulunan giriş çıkış alanları da oyun boyunca aktif biçimde kullanılmış. İki küp biçiminde; taş dokusu kazandırılmış küçük dekor parçaları dışında, sahnede boş alanlar tercih edilmiş. Bu sayede oyunun geçtiği zaman ve mekânlar, simgesel bir anlatıyla seyircinin hayal gücüne bırakılmış. Dönemsel bir kostüm anlayışı tercih edilmiş gibi gözükse de karakterlere özgü olarak farklılıklar oluşturulmuş. Söz gelimi Kral Alonso, Sebastian, Antonio ve Gonzalo’nun kostüm tercihleri, onları bir mafya sembolüne dönüşürmüş. Kılıç yerine tabancaların kullanılmasıyla da desteklenmiş. Bu şekilde metinde görünür olan yönetim biçimi genişletilerek “mafya tipi yapılanma” söylemini taşır bir hal kazanmış. Öte yandan Ariel, paten kayan, canlı müzik yapan ve kafasına yerleştirilen kamera ile herkesi kayıt altına alan bir tip olarak biçimlendirilmiş. Ariel’in çektiği görüntüleri gördüğümüz büyük ekranların da, birer göz imgesi olarak kullanılması, “yönetenin” her şeyi gözetliyor olduğunun da altını çizmiş. Bu keskin değişiklikler sayesinde Shakespeare Fırtına’sının günümüz teknolojisi ile buluşarak yeni bir estetik dil kazanması hedeflenmiş.
Oyunda tercih edilen ağdalı Türkçe kullanımı, yer yer komedi yaratma niyetiyle argoyla buluşturularak esnetilmiş. Bununla birlikte ekranlara yansıtılan Hitler, Bush, Trump gibi liderlerin görselleri ise derinleşmeyen bir siyasal eleştiri olarak kalmış. Final bölümünde ekranlardan seyircisine göz kırpan Shakespeare görseli ve oyuncuların birlikte söylediği şarkı da yorumlamanın bir “parodi” oluşturmak hedefinde olduğunu göstermiş. Hal böyle olunca Fırtına metinin katmanlarında yer alan ilkel ve medeni olanın tartışması kayboluvermiş. Miranda’nın varlığı ve Ferdinand ile yaşadığı aşk, Caliban’ın medeniyet söylemiyle köleye dönüştürülmesi, sömürgecilik ve daha birçok düzlem yüzeyselleştirilmiş. Dolayısıyla parodileştirme yoluyla yapılan eleştiri, gerek metin gerek sahneleme yoluyla bir destek bulamadığı için askıda kalmış.
Oyunda tercih edilen ağdalı Türkçe kullanımı, yer yer komedi yaratma niyetiyle argoyla buluşturularak esnetilmiş. Bununla birlikte ekranlara yansıtılan Hitler, Bush, Trump gibi liderlerin görselleri ise derinleşmeyen bir siyasal eleştiri olarak kalmış. Final bölümünde ekranlardan seyircisine göz kırpan Shakespeare görseli ve oyuncuların birlikte söylediği şarkı da yorumlamanın bir “parodi” oluşturmak hedefinde olduğunu göstermiş. Hal böyle olunca Fırtına metinin katmanlarında yer alan ilkel ve medeni olanın tartışması kayboluvermiş. Miranda’nın varlığı ve Ferdinand ile yaşadığı aşk, Caliban’ın medeniyet söylemiyle köleye dönüştürülmesi, sömürgecilik ve daha birçok düzlem yüzeyselleştirilmiş. Dolayısıyla parodileştirme yoluyla yapılan eleştiri, gerek metin gerek sahneleme yoluyla bir destek bulamadığı için askıda kalmış.
17 Aralık 2017