Bir Makriköy Hikâyesi
Erdal Baran Şahin
2017-2018 tiyatro sezonunda Ahmet Sami Özbudak’ın Bakırköy Belediye Tiyatroları için özel olarak kaleme aldığı “Sherlock-Hamid” oyunu, seyircilerini tarihsel bir yolculuğa çıkartıyor. Bin sekiz yüz doksanların Abdülhamid yönetimindeki Makriköy, yeni adıyla Bakırköy olarak bildiğimiz semtte geçen hikâyede; dönemin baskı ve sansür politikaları açıklıkla yansıtılıyor.
27 yaşında bir ölü olarak karşımıza çıkan Ziya, “siz hiç ölmüş birinden masal dinlediniz mi?” diyerek seyircileri adım adım bir kurgunun içine çekiyor ve tüm oyun boyunca da anlatıcı işlevini sürdürüyor. Dönemin sansür politikalarından zarar görmüş bir kumpanya sahibi olan Mithat Efendi, Sultan Abdülhamid Han şerefine sahnelenecek bir oyun çıkarmak zorunda kalıyor. Memduh’un çevirdiği olaylar yüzünden tüm oyuncuları içeriye düşmüş Mithat Efendi, kendini yeniden bir oyunun içinde buluyor. Düzenbaz bir jurnalci olan Memduh, padişahın sevdiği Sherlock Holmes romanlarından sahneye uyarlanacak bir oyun istiyor. Bu oyun sayesinde itibarı artacak olan Memduh, kumpanyanın oyuncu ihtiyacını ise kimi kimsesi olmayan erkek berberi Emine Hayriye, genç yaşta dul kalmış Ermeni hatun Araksiya, sokak hayvanlarına elbise diktiği için deli kabul edilen Rum terzi Malva ile sağlıyor. Böylelikle yönetimin sert koşulları altında yaşamlarını sürdürmeye çalışan, toplumun farklı kesimlerinden oluşmuş bir ezilenler topluluğu, tiyatro yapmak amacıyla bir araya gelmiş oluyor. Asıl meslekleri oyunculuk olmayan kişilerin oynama çabaları, farklı Türkçe aksanları, anlaşmazlıklar, öte yandan büyük temsil gününe yetişememe korkusu derken ortaya eğlenceli birçok sahne çıkıyor.
27 yaşında bir ölü olarak karşımıza çıkan Ziya, “siz hiç ölmüş birinden masal dinlediniz mi?” diyerek seyircileri adım adım bir kurgunun içine çekiyor ve tüm oyun boyunca da anlatıcı işlevini sürdürüyor. Dönemin sansür politikalarından zarar görmüş bir kumpanya sahibi olan Mithat Efendi, Sultan Abdülhamid Han şerefine sahnelenecek bir oyun çıkarmak zorunda kalıyor. Memduh’un çevirdiği olaylar yüzünden tüm oyuncuları içeriye düşmüş Mithat Efendi, kendini yeniden bir oyunun içinde buluyor. Düzenbaz bir jurnalci olan Memduh, padişahın sevdiği Sherlock Holmes romanlarından sahneye uyarlanacak bir oyun istiyor. Bu oyun sayesinde itibarı artacak olan Memduh, kumpanyanın oyuncu ihtiyacını ise kimi kimsesi olmayan erkek berberi Emine Hayriye, genç yaşta dul kalmış Ermeni hatun Araksiya, sokak hayvanlarına elbise diktiği için deli kabul edilen Rum terzi Malva ile sağlıyor. Böylelikle yönetimin sert koşulları altında yaşamlarını sürdürmeye çalışan, toplumun farklı kesimlerinden oluşmuş bir ezilenler topluluğu, tiyatro yapmak amacıyla bir araya gelmiş oluyor. Asıl meslekleri oyunculuk olmayan kişilerin oynama çabaları, farklı Türkçe aksanları, anlaşmazlıklar, öte yandan büyük temsil gününe yetişememe korkusu derken ortaya eğlenceli birçok sahne çıkıyor.
Oyunun dekor tasarımına bakıldığında, sahne üzerinde oyun alanının üçte birini kapsayan bir sahne platformu daha bulunuyor. Bu sahneye yerleştirilen fon bölümlerinde ise çeşitli gölge oyunları yapılarak hikâye anlatısı görsel bir estetikle yansıtılıyor. Metinde bulunan, oyun içinde oyun kurgusu, bu sayede belirginleştirilmiş oluyor. Işık tasarımı da bu iki sahneli oyunu, destekler biçimde yapılandırılmış. Mevcut sahne aydınlatmaları dışında dekora yerleştirilen iç aydınlatmalar ve led ışıklarla da mekân ayrımları estetik bir biçimde yapılandırılmış. Aynı zamanda sahne platformunun içine konumlandırılan müzisyenlerin icra ettiği eserler de hikâyenin ritminin oluşmasına büyük katkı sağlamış.
Berfin Zenderlioğlu rejisiyle sahnelenen oyundaki bazı bölümlerin, seyircilerin arasında gerçekleşen mizansenler ile icra edilmesi, seyirci ve oyuncu birlikteliğini oldukça güçlendirmiş. Açık biçim bir anlatıya sahip oyunda, hikâyenin yaşandığı yer ile bugün oyunun sahnelediği mekânın aynı yer olması, oldukça değerli bir detay olarak çıkıyor karşımıza. Seyirci ve oyuncuları birbirlerine yaklaştıran sahnelemeyle de mevcut tarihsel bağlar güçlendirilmiş oluyor. Bu geçmişe yolculuk içinde sanat üretimi, yönetim biçimleri, toplumsal ilişkiler, ötekileştirme gibi birçok tartışma düzlemi açılıyor. Ancak metnin kurduğu dünyada, bu katmanların yaratacağı bir tartışma düzlemine yer verilmiyor. Bir ölüden dinlediğimiz hikâyenin tüm katmanları yine bir ölünün ağzından sonuca ulaşıyor. Toplamda 130 dakika süren oyunda, bir perde arası olmasına rağmen seyircilerin yer yer oyundan koptuğunu, dikkatini kaybettiğini belirtmek gerekir. Oyunun bütünü göz önünde bulundurulduğunda hikâyenin ilerleyen çatışmasını takip eden seyirciye, ikinci perdenin uzun bir kısmında mevcut çatışmayı ilerletecek yeni verilerin oluşturulmaması bu duruma sebep olarak gösterilebilir. Belirlenen gösterim tarihine hazırlanan tiyatro kumpanyasının oyununu başarıyla çıkarıp çıkaramayacağı çatışması, bir süre sonra seyircinin dikkatini ayakta tutmaya yetmiyor. Bu bağlamda finalde anlaşılacak hikâyenin alt katmanları, gelişme bölümünde yeterince işlenmediği için zayıf kalmış oluyor.
Berfin Zenderlioğlu rejisiyle sahnelenen oyundaki bazı bölümlerin, seyircilerin arasında gerçekleşen mizansenler ile icra edilmesi, seyirci ve oyuncu birlikteliğini oldukça güçlendirmiş. Açık biçim bir anlatıya sahip oyunda, hikâyenin yaşandığı yer ile bugün oyunun sahnelediği mekânın aynı yer olması, oldukça değerli bir detay olarak çıkıyor karşımıza. Seyirci ve oyuncuları birbirlerine yaklaştıran sahnelemeyle de mevcut tarihsel bağlar güçlendirilmiş oluyor. Bu geçmişe yolculuk içinde sanat üretimi, yönetim biçimleri, toplumsal ilişkiler, ötekileştirme gibi birçok tartışma düzlemi açılıyor. Ancak metnin kurduğu dünyada, bu katmanların yaratacağı bir tartışma düzlemine yer verilmiyor. Bir ölüden dinlediğimiz hikâyenin tüm katmanları yine bir ölünün ağzından sonuca ulaşıyor. Toplamda 130 dakika süren oyunda, bir perde arası olmasına rağmen seyircilerin yer yer oyundan koptuğunu, dikkatini kaybettiğini belirtmek gerekir. Oyunun bütünü göz önünde bulundurulduğunda hikâyenin ilerleyen çatışmasını takip eden seyirciye, ikinci perdenin uzun bir kısmında mevcut çatışmayı ilerletecek yeni verilerin oluşturulmaması bu duruma sebep olarak gösterilebilir. Belirlenen gösterim tarihine hazırlanan tiyatro kumpanyasının oyununu başarıyla çıkarıp çıkaramayacağı çatışması, bir süre sonra seyircinin dikkatini ayakta tutmaya yetmiyor. Bu bağlamda finalde anlaşılacak hikâyenin alt katmanları, gelişme bölümünde yeterince işlenmediği için zayıf kalmış oluyor.
Abdülhamid Han döneminin baskı mekanizması içerisinde tiyatro üretimini merkezine alan metin, bu sayede ülkemizin toplumsal ve sanatsal dönüşümünü düşünme fırsatı sağlıyor. Ancak oyunun ele aldığı tarihselliğin yarattığı alt katmanlar, metin tarafından işlenmediği için açık biçim formu, işlevini yerine getiremiyor. Bu nedenle karakterlerin final bölümündeki dönüşümlerini nasıl gerçekleştirdikleri anlaşılamıyor. Reji ve sahne araçlarıyla yaratılan imgeler, metnin dünyasına büyük katkı sağlasa da, seyircisini ayakta tutmakta yetersiz kalıyor. Oyun boyunca Mithat Efendi ekseninde giden hikâye, tüm gücünü Ziya karakterinin ölme nedenlerinin anlaşıldığı final bölümünden alıyor. Bu nedenle Araksiya ve Malva’nın oyun içindeki oyunu sonlandırdığı final sahnesinde yaşanan dönüşümleri, yüzeysel bir düzlemde kalıyor.
|
22 Aralık 2017