Satranç
Ergün Yavuz
Bütün dostlarımı selâmlarım. Hepsine uzun geceden sonra gelen tanın kızıllığını görmek nasip olsun. Ben her zamanki sabırsızlığımla önden gidiyorum.
Hiçleşen Zamanda Faşizm Stefan Zweig’in Satranç romanı; Duende Tiyatro’nun uyarlaması, İpek Taştan’ın rejisi ve Beliz Demircioğlu’nun hareket yönetimi ile tek kişilik performans olarak Kadıköy Halk Eğitim Sahnesindeydi. Bu sezonun son gösterimi NoactSahne’de olacak. Oyunda, Buenos Aires’e giden bir yolcu gemisinde; Dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic'e yolculardan Mcconner adında bir petrol milyoneri, ücret karşılığı bir parti satranç oynamayı önerir. Kaybedilmekte olan rövanş partisinin ortasında, oyuna Doktor B. adında bir başka yolcu daha katılır ve bir beraberlik elde edilir. Yolcular tarafından, Dünya satranç şampiyonu Czentovic ile kendini tutamayıp, oyuna karışan Dr. B arasında bir satranç maçı organize edilir. Seyirciler içeriye alınırken oyuncu, sahne önünde sağa sola gergin bir şekilde hareket ediyor ve düşünceli görünüyor. Ezberlediği satranç hamlelerini zihninden geçiriyor ve zihnindekileri eliyle hesap ediyor. Oyunun bütününde kullanılan merdiven dekoru, oyuncunun bedenselliği ile birlikte kullanılan bir anlatı aracına dönüşüyor. Merdiven, sahnede öncelikle ters şekilde duruyor, sonrasında belli mekanları oluşturacak şekilde evriliyor. Yolculuk ettikleri gemiye, satranç tahtasına, Doktor B’nin sorgu için tutulduğu otel odasına, psikolojik işkence gördüğü mekana ve ss subayının paltosunun takılı olduğu bir askılığa dönüşüyor. Dekor; mekanların sınırlarını belirginleştirip, ‘’gerçekçi’’ kılacak biçimde çeşitlendiriliyor. Mekanların yaratıcılık ile işlevselce kullanılması, oyunculuk ile pekiştiriliyor ve neden sonuç ilişkisi içinde bakınılan ‘gerçekçiliğe’ hizmet ediyor. |
‘Anlatıcı oyuncu’; oyunun içinde yer alan karakterler arasında geçişleri göze parmak sokmadan, ince bir işçilikle yapıyor. Bu durumun salt tip özellikleri ve gestuslar gösterilerek değil de, karakterlerin içsel dünyalarına inilerek yapılıyor olması, “gerçekçiligi’’ artırıyor ve hikayeye katılmayı kolaylaştırıyor. Tek bir oyuncunun, dört ayrı karakteri canlandırıyor oluşu, oyunun daha önceki sahnemelerinden farklı bir reji anlayışı ortaya koyuyor. Karakter yapıları, kaynak metindeki özellikleriyle tasvir ediliyor ve bu anlamıyla ‘’yeni’’ bir karakter özelligi yüklenilmeden oynanıyor.
Oyundaki temel çatışma; satranc şampiyonu Czentovic ve Doktor B arasında kuruluyor. Oyunun genelinde; Doktor B’nin gözünden hikayenin aktıgı görülüyor. Kendisi de bir tür faşizm kurbanı olarak hikayesini anlatıyor. Oyundaki karakter yapılarına bakıldıgında, Zweig’in hayatına ve o dönem yaşayan azınlıklı kitlenin, Nazi düzeninden nasıl etkilendiklerine dair, biyogrofik çıkarsamalar yapılabiliyor. Oyuncu, çok karakterli bir yapı üzerinden, bedeninin odağında içselleştirdigi faşizmi ve onun hiçleştiren yanını, yeni ifade biçimleri üzerinden araştırıyor. Dil ve beden odaklı anlatı yer yer birbirini destekliyor ve yer yer tersinleme ile yabancılaştırıyor. İç aksiyonun yogunluğu, bedensel ifade dilinin dinamik bir şekilde ön planda tutuluyor oluşu, özel olarak biçime yoğunlaşıldığını gösteriyor. Oyunun temposu, anlatının içerigine bağlı olarak degişiyor. Böylelikle kaynak metnin aktarılması “okuma tiyatrosu”ndan ötede daha derin bir izlek sunuyor.
Oyunun genelinde faşizm temelli bir dünya ve eril düzen bütün yıkıcılıgıyla anlatılıyor. Böyle bir düzeni, bir ‘kadın’ oyuncunun üstlenmesi, eril karakter yapıları düşünülünce yapı soküme uğratılıyor. Hiçleşen insanların, cinsiyetlerinin görünürlülügü kaybolsa da faşizmin dalga dalga yükseldigi eril bir dünyayı bir kadın oyuncunun anlatı aygıtlarıyla görünür kılıyor ve bu ezberimiz üzerine de bizi düşündürtüyor.
Oyunun açılışında Doktor B’nin giydigi paltonun, sorgulama sırasında SS gardiyanının cebinden kuramsal satranc kitabını çaldıgı palto olduğu anlaşılıyor. Dekor gibi kostüm de sahnedeki hikayenin gidişatına hizmet edecek şekilde dönüşüyor. Oyunun sonuna dogru Doktor B; kırık ayna parçaları ve dönen bir fiziksellik ile hem kendisinin aklını yitirmeye yakın boşlugunu hem de seyirciyi, olaylar karşısında izleyici olmaktan öteye götürecek bir yüzleşme sağlamayı hedefliyor.
Oyuncunun satranç hamlelerini ezberden yaparken, elinde tuttuğu taşlar ile, söylediği taşların farklı olması bilinçli bir tercih gibi durmuyor. Bu tercihin belirginleşmemesi oyuncunun yanlış bir harekette bulunduğu izleniminin doğmasına neden oluyor ve seyirciyi illüzyondan az da olsa çıkartıyor.
Faşizm hikayesinin satranç oyunuyla anlatılması, hayatın siyah ve beyaz karelerle uç noktalarda simgelenmesini sağlıyor. Egemenlerin kararlarının sorgulanmasını, hayatsal sınırlarımızın katılığını ve tanrısal irade başta olmak üzere bir çok kısma referans edilerek düşünsel bir zemin ile yüzleşme sunuyor.
Satranç, Zweig’ın, eşiyle birlikte intiharından önce bıraktığı bir veda mektubu gibidir. Faşizmin aktörleri değişiyor olsa da insanlık üzerinde yarattığı yıkım aynı güçte insanları ezmeye devam ediyor ve böylesi bir dünya da oyunun finalinde merdivenin üst basamağındayken Zweig’ın intihar mektubundaki son satırlar, seyircilere umut ve umutsuzluk arasında bir yerden okunuyor. “Bütün dostlarımı selâmlarım. Hepsine uzun geceden sonra gelen tanın kızıllığını görmek nasip olsun. Ben her zamanki sabırsızlığımla önden gidiyorum.”
Faşizm hikayesinin satranç oyunuyla anlatılması, hayatın siyah ve beyaz karelerle uç noktalarda simgelenmesini sağlıyor. Egemenlerin kararlarının sorgulanmasını, hayatsal sınırlarımızın katılığını ve tanrısal irade başta olmak üzere bir çok kısma referans edilerek düşünsel bir zemin ile yüzleşme sunuyor.
Satranç, Zweig’ın, eşiyle birlikte intiharından önce bıraktığı bir veda mektubu gibidir. Faşizmin aktörleri değişiyor olsa da insanlık üzerinde yarattığı yıkım aynı güçte insanları ezmeye devam ediyor ve böylesi bir dünya da oyunun finalinde merdivenin üst basamağındayken Zweig’ın intihar mektubundaki son satırlar, seyircilere umut ve umutsuzluk arasında bir yerden okunuyor. “Bütün dostlarımı selâmlarım. Hepsine uzun geceden sonra gelen tanın kızıllığını görmek nasip olsun. Ben her zamanki sabırsızlığımla önden gidiyorum.”
29 Haziran 2018