Marvin Carlson ile Ibsen Dramları Üzerine Kısa Bir Söyleşi
Eylem Ejder
"Ibsen’in bütün oyunları geçmişin şimdi üzerindeki etkileriyle alakadar olmuştur ve bu oyunlarda Ibsen’in geçmişte yapılan seçimlerin kaçınılmaz sonuçları olarak insan eylemine dair görüşü merkezdedir." |
Marvin Carlson
Tiyatro, Karşılaştırmalı Edebiyat ve Ortadoğu Çalışmaları profesörüdür ve New York Şehir Üniversitesi Tiyatro Bölümünde görev yapmaktadır. Araştırma ve öğretim alanları dramatik teori, Batı Avrupa tiyatro tarihi ve teorisi, özellikle 18., 19. ve 20. yüzyıl dramatik edebiyatıdır. ATHE Kariyer Başarı Ödülü, George Jean Nathan Ödülü, Barnard Hewitt ödülü, George Freedley Ödülü, Edgar Rosenblum Ödülü, Oscar G. Brockett Ödüllerini almıştır. Kitaplarından bazıları Tiyatro Teorileri ve Performans Türkçe’ye çevrilmiştir. Yazarın son kitabı Hamlet’s Shatters Mirror: Theatre and the Real ( Hamlet’in Parçalanmış Aynası: Tiyatro ve Gerçek) 2016 yılında yayınlanmıştır. Yazarın De Ki Yayınları ile 2008 yılında Tiyatro Teorileri (Çevirenler: Eren Buğlalılar- Barış Yıldırım ) ve Dost Yayınları ile 2014 yılında Performans: Eleştirel Bir Bakış kitabı (Çeviren: Beliz Güçbilmez) Türkçe’ye çevrilmiştir. 19. ve 20. yüzyıl dramı, Ibsen oyunları hakkında pek çok makalesi yayımlanmış akademisyen, editör, yazar Marvin Carlson ile Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Oyun dergisi adına Henrik Ibsen dramları hakkında konuştuk. Yazarla 2016 Kasım ayı içerisinde e-mail aracılığıyla gerçekleştirdiğimiz söyleşinin Ibsen severlerin ilgisini çekeceğini umut ediyoruz. Ayrıca Türkiye’deki tiyatro çalışmalarını takip eden ve Teb Oyun dergisinin Ibsen odaklı dosya çalışmasına canı gönülden destek vermek istediğini belirten Profesör Marvin Carlson’a çok teşekkür ederiz. |
Eylem Ejder : Ibsen modern dramın kurucusu olarak bilinir. Size göre, Ibsen bu statüyü nasıl kazanmıştır? Onun, çağdaşlarından farkı nedir?
Marvin Carlson: Ibsen, bu türü karakterize eden biçimde - küçük düzenlemeler, genelde tek bir dekor, gizli sırların açığa çıkışı, çağdaş dekor ve sosyal meseleler, gerçekçi konuşma ve eylemler, titiz bir yapı- oyunlar yazarak uluslararası başarı kazanan ilk dramatik yazardı. Ibsen’den önce yalnızca bir kaç oyun yazarı bu formu kullandı, özellikle Hebbel ve Lessing, ama daha az hüner ve kadın hakları gibi çağdaş toplumsal meselelerle doğrudan ilişkiyi daha az kurarak.
Biz Ibsen’i “modern dramın yapı ustası” olarak tanımlıyoruz. Fakat Ibsen, Bir Bebek Evi oyununu tarif ederken modern tragedya terimini geliştiriyor. Ibsen’in gerçekçi düz yazı oyunlar icat ederek (Aristocu) modern bir tragedyayı da icat ettiğini düşünüyor musunuz?
Daha önce de söylediğim gibi, Ibsen aslında bu formu icat etmedi, ama onu kullanmakta uluslarası düzeyde başarı kazanan ilk yazardı.
Zola’nın “naturalizmin temiz havası” argümanına karşın Ibsen oyunlarında klostrofobik oturma odaları yaratmakta ısrarcı görünüyor. Siz Ibsen’in “havalandırılmamış/boğucu naturalizmi” ve elbette bunun sahneleme, dramatik aksiyondaki rolü için ne söylemek istersiniz?
Ibsen’in kapalı odaları (pek çok naturalist ve gerçekçi dramda bulunan) sadece oyunun aksiyonu yoğunlaştırmaz, daha önemlisi karakterlerin yaşadıkları toplum, inançları, kendileri ve oyundaki diğer kişilerin önceki eylemleri yüzünden kapana kısılmış durumda hissetmelerini pekiştirir. Tüm bunlar naturalizmin insanlık durumu görüşüyle sıkı bir uyum içindedir.
Marvin Carlson: Ibsen, bu türü karakterize eden biçimde - küçük düzenlemeler, genelde tek bir dekor, gizli sırların açığa çıkışı, çağdaş dekor ve sosyal meseleler, gerçekçi konuşma ve eylemler, titiz bir yapı- oyunlar yazarak uluslararası başarı kazanan ilk dramatik yazardı. Ibsen’den önce yalnızca bir kaç oyun yazarı bu formu kullandı, özellikle Hebbel ve Lessing, ama daha az hüner ve kadın hakları gibi çağdaş toplumsal meselelerle doğrudan ilişkiyi daha az kurarak.
Biz Ibsen’i “modern dramın yapı ustası” olarak tanımlıyoruz. Fakat Ibsen, Bir Bebek Evi oyununu tarif ederken modern tragedya terimini geliştiriyor. Ibsen’in gerçekçi düz yazı oyunlar icat ederek (Aristocu) modern bir tragedyayı da icat ettiğini düşünüyor musunuz?
Daha önce de söylediğim gibi, Ibsen aslında bu formu icat etmedi, ama onu kullanmakta uluslarası düzeyde başarı kazanan ilk yazardı.
Zola’nın “naturalizmin temiz havası” argümanına karşın Ibsen oyunlarında klostrofobik oturma odaları yaratmakta ısrarcı görünüyor. Siz Ibsen’in “havalandırılmamış/boğucu naturalizmi” ve elbette bunun sahneleme, dramatik aksiyondaki rolü için ne söylemek istersiniz?
Ibsen’in kapalı odaları (pek çok naturalist ve gerçekçi dramda bulunan) sadece oyunun aksiyonu yoğunlaştırmaz, daha önemlisi karakterlerin yaşadıkları toplum, inançları, kendileri ve oyundaki diğer kişilerin önceki eylemleri yüzünden kapana kısılmış durumda hissetmelerini pekiştirir. Tüm bunlar naturalizmin insanlık durumu görüşüyle sıkı bir uyum içindedir.
Sanırım Ibsen sadece geçmişin anlatıldığı retrospektif-analitik dramı yeniden icat etmemiş, hatta anlatılan geçmişi sahne sahne yeniden canlandırmıştır. Siz de Haunted Stagekitabınızda bütün Ibsen oyunlarının Hortlaklar olarak tanımlanabileceğini söylüyorsunuz. Sizce Ibsen’in bu hortlaksı geçmişle derdi nedir?
Ibsen’in bütün oyunları geçmişin şimdi üzerindeki etkileriyle alakadar olmuştur ve bu oyunlarda Ibsen’in geçmişte yapılan seçimlerin kaçınılmaz sonuçları olarak insan eylemine dair görüşü merkezdedir.
Ibsen’in bütün oyunları geçmişin şimdi üzerindeki etkileriyle alakadar olmuştur ve bu oyunlarda Ibsen’in geçmişte yapılan seçimlerin kaçınılmaz sonuçları olarak insan eylemine dair görüşü merkezdedir.
Ibsen oyunlarında ev fikri de merkezi rolde. Aksiyon genelde evlerin oturma odalarında geçiyor. Bu oturma odası dramları sanki hortlaksı geçmişle dar odalar arasındaki işbirliğini gösteriyor. Fakat, “Dramatik Bir Son Söz” alt başlıklı Biz Ölüler Uyanınca’yı düşündüğümüzde bu oyunda bir evin olmadığını görüyoruz. Bu durumda geç dönem Ibsen’de evin olmayışı ya da tahliye edilişi hakkında ne söyleyebiliriz? Karakterler kendilerini ev içi mekandan özgürleştirdiklerinde geçmişlerinden de kurtulmuş olurlar mı?
Eğer Ibsen’in TÜM oyunlarına bakılırsa, sadece “orta” ya da “gerçekçi” dönem diye tanımlanan oyunlarının oturma odalarında geçtiği farkedilir. Oyunların çoğunluğu, bazı büyük oyunları da dahil, aslında oturma odalarında geçmez. Evden dışarıya çıkan son dönem oyunlarının ilki, kimi zaman “geç” oyunlar diye de tanımlanan ve farklı türde bir oyun olan Yapı Ustası’dır. John Gabriel Borkman da dağlara çıkarak yaşadığı oturma odasını reddediyor, dolayısıyla bu durum Biz Ölüler Uyanınca’da görülen bir yenilik değildir. Yine de bu dışarı çıkış ASLA bir özgürleşme anlamına gelmez, her ne kadar, örneğin Borkman böyle olacağını düşünmüş olsa bile. Oyunun sonunda onun kalbini ele geçiren demir yumruk aslında kendi geçmişidir.
Söyleşi için çok teşekkür ederim.
Eğer Ibsen’in TÜM oyunlarına bakılırsa, sadece “orta” ya da “gerçekçi” dönem diye tanımlanan oyunlarının oturma odalarında geçtiği farkedilir. Oyunların çoğunluğu, bazı büyük oyunları da dahil, aslında oturma odalarında geçmez. Evden dışarıya çıkan son dönem oyunlarının ilki, kimi zaman “geç” oyunlar diye de tanımlanan ve farklı türde bir oyun olan Yapı Ustası’dır. John Gabriel Borkman da dağlara çıkarak yaşadığı oturma odasını reddediyor, dolayısıyla bu durum Biz Ölüler Uyanınca’da görülen bir yenilik değildir. Yine de bu dışarı çıkış ASLA bir özgürleşme anlamına gelmez, her ne kadar, örneğin Borkman böyle olacağını düşünmüş olsa bile. Oyunun sonunda onun kalbini ele geçiren demir yumruk aslında kendi geçmişidir.
Söyleşi için çok teşekkür ederim.
Bu söyleşi TEB Oyun Dergisi Kış 2017/ sayı 32’de yayınlanmıştır. ss. 76-77