Farklı olanın sindirilmesi: Fil Adam
Nazım Sarıkaya
Geçtiğimiz günlerde haber kanalları Afrika’da doğan talihsiz albinoları gösterdi. Kimi topluluklarda albino hastaları kutsal şahsiyetler olarak görülüyormuş. Siyah toplumda beyaz deri tanrısal bir işaret ama bu farklının yok edilmesiyle sonuçlanıyor. Anlatıldığına göre Afrika’da albinoların bedenleri parçalanarak yüksek fiyatlara satılmaktaymış. Rene Girard Şiddet ve Kutsal’da eski kabile topluluklarında tek yumurta ikizlerinin lanetli olduğuna inanıldığını, topluluğun kirlenmemesi için bu çocukların öldürüldüklerini anlatır. İki örnekte de toplumdan farklı olan, kimi zaman kutsal kimi lanetli, sindirilmiştir. Peki modern Batı toplumunda farklı olan nasıl görülür?
Film Adam’ın ana kahramanı Joseph Carey Marrick toplum için son derece farklıdır. Henüz fil hastalığının tanımlandığı 19. Yüzyıl sonu İngiltere’sinde kimse onu insan olarak görmez. Kafatasındaki ödem nedeniyle başı korkunç büyüktür, cildi çürük olduğu için pis kokar, kemik yapısından dolayı yürümekten çok bastonuyla sürünmektedir, sağ elini kullanamaz… Fil Adam oyunu bu iğrenç görünümlü mahlûkun duygularını konu almaktadır. Doktor Traves onu bir sirkte görür. İnsanlar Fil Adam’ı izlemekten zevk almaktadır çünkü o şeye baktıkça kendilerinin ne kadar normal olduklarını görürler. Doktor Traves içinse o tedavi edilmesi gereken bir hastadır. Fil Adam kendini bu sefer başka bir sirkte bulur: “Bilimsel gözleme” tabi tutulduğu hastanededir. Tedavi edilip topluma kazandırılmak istenmektedir ancak bilimin gözden kaçırdığı bir gerçek vardır: Fil Adam’ın duyguları. |
Yazan: Bernard Pomerance
Çeviri: Ali Yörükoğlu Yönetmen: Behzad FATHI Dramaturg: Çiğdem SAYIN Sahne Tasarım: Behzad FATHI Kostüm: Çiğdem SAYIN, Irmak AŞIK, Merve KABAKOZ Ses / Işık: Emre KAYALI Saç / Makyaj: Nurcan UÇAR Video / Afiş Tasarım: Emre KAYALI Oyuncular: Çiğdem SAYIN, Emre KAYALI, Hasan AYDIN, Irmak AŞIK, Kadim TEYMUR, Kays AYKUT, Mehmet Ali AYKUT, Mervan YALÇINDAĞ, Merve KABAKOZ, Orçun DÜZAKIN, Zafer ÇENGEL http://www.tiyatrokup.com |
John Marrick, Doktor Traves’in yardımlarıyla topluma karışır; balolara gider, insanlarla tanışır, âşık olur…
Toplumsallaşma konusunda büyük değişim gösterir yine de insanların ona bakışı farklıdır. O ötekidir, ne yaparsa yapsın Fil Adam’dır. En yakınındaki Doktor Traves bile onun iç dünyasına girmekten imtina eder. Herkes onu bir “nesne” olarak görür, John Marrick fil bedeniyle “özne” olamaz. Kabile topluluklarındaki gibi 19. Yüzyıl İngiltere’sinde de farklılık sindirilmiştir: John Marrick ödemli kafasını geriye yatırarak intihar eder. Ölümüne de yine farklılığı(anormal kafası) neden olmuştur.
Epizodik yapıdaki iki perdelik oyunun karakter ve mekân çokluğu yüzünden sahnelemede problem oluşturacağı düşünülebilir. Hele ki “alternatif sahne” kadar küçük bir yerdeyseniz. Ancak Tiyatro Küp kalabalık kadroyu ve mekân değişimini sorunsuz düzenlemeyi başarmış. Gerek sahne geçişleri gerek oyuncu değişimleri kendi zamanında akıp gidiyor. Sahnelemede 19. Yüzyıl İngiltere toplumunun, din ve bilim arasındaki çatışmayı da kapsayarak yansıtılmaya çalışıldığını görüyoruz. Dönem kostümleri ve aksesuarlar ayrıntılarla dolu…
Tiyatro Küp’ün mekân tasarımı ve uygulama konusunda ince çalışmış olduğunun altını çizmek gerek. Kısa epizodlarla değişen mekânlar sahnenin bölünmesi ve ışığın değişmesiyle sağlanıyor. Böylece oldukça küçük olan oyun alanı panayır, kodes, balo salonu, hastane gibi farklı mekânlara dönüşebiliyor. Mekân tasarımında sinevizyonun etkisini de vurgulamak gerekir. Sahneye yansıtılan görüntüde oyuncuların yer aldığı yeni bir mekân daha açılıyor. Böylede sahne dışı da sahneye katılarak oyun alanı sanal bir şekilde genişliyor.
Film Adam’ı oynayan oyuncu çıplak bedeniyle, maske-makyaj yardımı olmadan rolünü canlandırmış. Fiziksel aksiyonlar: Göğüs kafesi yamuluyor, ayakları içe dönüyor, kafatası sağa düşüyor, bir eli kullanılamaz oluyor… Özellikle profil duruşlarda verilen fotoğraflar çok etkileyici. Peki, sahne tasarımına bu kadar önem gösteren Tiyatro Küp neden Fil Adam konusunda oyuncuyu çıplak bedeniyle bırakıyor? Kanımca dramaturjik olarak John Marrick’in “normal bir insan” olduğuna vurgu yapılmak istenmiş. Ancak yine de bu tercih Fil Adam’ın görenleri dehşete düşüren etkisinin sahnede azalmasına yol açıyor. Seyirci de Fil Adam’ı gördüğü zaman en az oyun kişileri kadar ona yabancılaşabilmeliydi. Ya performatif olarak ya da tasarım desteğiyle metnin ihtiyacı olan daha grotesk bir Fil Adam. Onu bu kadar uzak mesafeden tanımak, ona hem korku hem sevgiyle yaklaşabilmek metnin gücünü arttıracaktır.
Edebi yanı yüksek “metinli tiyatrolar”da oyuncunun metnin ağırlığı altında kalma ihtimali yüksektir. Shakespeare, Çehov, İbsen vs. Hele oyuncunun yaşıyla oynadığı karakterin yaşı arasındaki fark fazlaysa risk artar. Belki de sinemadan kaynaklı bu tür “gerçekçi” yorumların tiyatroda inandırıcılığı gün geçtikçe azalıyor. Bunun yerine sahnelemede teatral yorumlar denemek, tercih edilecekse kült metinleri yeniden oyunlaştırmak gerekebilir.
Toplumsallaşma konusunda büyük değişim gösterir yine de insanların ona bakışı farklıdır. O ötekidir, ne yaparsa yapsın Fil Adam’dır. En yakınındaki Doktor Traves bile onun iç dünyasına girmekten imtina eder. Herkes onu bir “nesne” olarak görür, John Marrick fil bedeniyle “özne” olamaz. Kabile topluluklarındaki gibi 19. Yüzyıl İngiltere’sinde de farklılık sindirilmiştir: John Marrick ödemli kafasını geriye yatırarak intihar eder. Ölümüne de yine farklılığı(anormal kafası) neden olmuştur.
Epizodik yapıdaki iki perdelik oyunun karakter ve mekân çokluğu yüzünden sahnelemede problem oluşturacağı düşünülebilir. Hele ki “alternatif sahne” kadar küçük bir yerdeyseniz. Ancak Tiyatro Küp kalabalık kadroyu ve mekân değişimini sorunsuz düzenlemeyi başarmış. Gerek sahne geçişleri gerek oyuncu değişimleri kendi zamanında akıp gidiyor. Sahnelemede 19. Yüzyıl İngiltere toplumunun, din ve bilim arasındaki çatışmayı da kapsayarak yansıtılmaya çalışıldığını görüyoruz. Dönem kostümleri ve aksesuarlar ayrıntılarla dolu…
Tiyatro Küp’ün mekân tasarımı ve uygulama konusunda ince çalışmış olduğunun altını çizmek gerek. Kısa epizodlarla değişen mekânlar sahnenin bölünmesi ve ışığın değişmesiyle sağlanıyor. Böylece oldukça küçük olan oyun alanı panayır, kodes, balo salonu, hastane gibi farklı mekânlara dönüşebiliyor. Mekân tasarımında sinevizyonun etkisini de vurgulamak gerekir. Sahneye yansıtılan görüntüde oyuncuların yer aldığı yeni bir mekân daha açılıyor. Böylede sahne dışı da sahneye katılarak oyun alanı sanal bir şekilde genişliyor.
Film Adam’ı oynayan oyuncu çıplak bedeniyle, maske-makyaj yardımı olmadan rolünü canlandırmış. Fiziksel aksiyonlar: Göğüs kafesi yamuluyor, ayakları içe dönüyor, kafatası sağa düşüyor, bir eli kullanılamaz oluyor… Özellikle profil duruşlarda verilen fotoğraflar çok etkileyici. Peki, sahne tasarımına bu kadar önem gösteren Tiyatro Küp neden Fil Adam konusunda oyuncuyu çıplak bedeniyle bırakıyor? Kanımca dramaturjik olarak John Marrick’in “normal bir insan” olduğuna vurgu yapılmak istenmiş. Ancak yine de bu tercih Fil Adam’ın görenleri dehşete düşüren etkisinin sahnede azalmasına yol açıyor. Seyirci de Fil Adam’ı gördüğü zaman en az oyun kişileri kadar ona yabancılaşabilmeliydi. Ya performatif olarak ya da tasarım desteğiyle metnin ihtiyacı olan daha grotesk bir Fil Adam. Onu bu kadar uzak mesafeden tanımak, ona hem korku hem sevgiyle yaklaşabilmek metnin gücünü arttıracaktır.
Edebi yanı yüksek “metinli tiyatrolar”da oyuncunun metnin ağırlığı altında kalma ihtimali yüksektir. Shakespeare, Çehov, İbsen vs. Hele oyuncunun yaşıyla oynadığı karakterin yaşı arasındaki fark fazlaysa risk artar. Belki de sinemadan kaynaklı bu tür “gerçekçi” yorumların tiyatroda inandırıcılığı gün geçtikçe azalıyor. Bunun yerine sahnelemede teatral yorumlar denemek, tercih edilecekse kült metinleri yeniden oyunlaştırmak gerekebilir.
7 Kasım 2016