Farklı Disiplinlerde Shakespeare Söyleşi Notları
R. Özge Paksoy
FARKLI DİSİPLİNLERDE SHAKESPEARE/ IKSV SÖYLEŞİ NOTLARI - R. Özge Paksoy
(Notlarımı, düşündüklerimi birleştirerek yazdım. Çok önemli yaklaşımlar olduğunu ve paylaşmam gerektiğini düşündüm.)
ANTROPOLOJİ (Benoit Fliche)
Romeo ve Juliet oyunu üzerinden yasak aşk suçu bağlamında bir değerlendirme yapıldı. Antropolog oyunun geçtiği Verona kentindeki aile yapılarını incelemiş. Büyük aileler arasındaki yarışmadan bahsetti. Shakespeare’in büyük bir antropolog olduğunu ve bu aile yapılarını farklı açılardan çözümlediğini belirtti. Türk toplumlarında sıkça rastlanan kız kaçırma olayı ile bağlantı kurdu. Bu bağlantı paralelinde Romeo ve Juliet’in kaçmak gibi bir düşüncelerinin olmadığı, yasak aşk bağlamında toplumsal olarak bir ayrım oluştuğu ortaya çıktı. Oyun boyunca yasaklarla kurulan ilişki açısından yasakların her bir eylemde delinmesiyle bir yapı bozma oyunu ile karşılaşıyoruz.
Ölüm ve arzu arasındaki ilişki oyun için önemli bir bakış açısı oluşturuyor. Konuşmacı, Juliet yaşasaydı, bir yıl sonra doğum esnasında ölme riskinin %50 olduğunu, annesinin de 28 yaşında bile olmadığını söylediğinde bunu hiç düşünmediğimi fark ettim. Ölüm ve yaşam arasındaki ilişki cinsel hareketlikle düşünüldüğünde, oyuna başka bir açıdan bakabileceğimizi gösteriyor bu durum.
FELSEFE (Kerem Eksen)
HUKUK (Gökçe Çataloluk)
(Notlarımı, düşündüklerimi birleştirerek yazdım. Çok önemli yaklaşımlar olduğunu ve paylaşmam gerektiğini düşündüm.)
ANTROPOLOJİ (Benoit Fliche)
Romeo ve Juliet oyunu üzerinden yasak aşk suçu bağlamında bir değerlendirme yapıldı. Antropolog oyunun geçtiği Verona kentindeki aile yapılarını incelemiş. Büyük aileler arasındaki yarışmadan bahsetti. Shakespeare’in büyük bir antropolog olduğunu ve bu aile yapılarını farklı açılardan çözümlediğini belirtti. Türk toplumlarında sıkça rastlanan kız kaçırma olayı ile bağlantı kurdu. Bu bağlantı paralelinde Romeo ve Juliet’in kaçmak gibi bir düşüncelerinin olmadığı, yasak aşk bağlamında toplumsal olarak bir ayrım oluştuğu ortaya çıktı. Oyun boyunca yasaklarla kurulan ilişki açısından yasakların her bir eylemde delinmesiyle bir yapı bozma oyunu ile karşılaşıyoruz.
Ölüm ve arzu arasındaki ilişki oyun için önemli bir bakış açısı oluşturuyor. Konuşmacı, Juliet yaşasaydı, bir yıl sonra doğum esnasında ölme riskinin %50 olduğunu, annesinin de 28 yaşında bile olmadığını söylediğinde bunu hiç düşünmediğimi fark ettim. Ölüm ve yaşam arasındaki ilişki cinsel hareketlikle düşünüldüğünde, oyuna başka bir açıdan bakabileceğimizi gösteriyor bu durum.
- “Hayat hızlı geçici ve kırılgan-“ bu cümle konuşmacının aklımda kalan cümlelerinden.
- Ölüm bir arzu nesnesi olarak toplumsal ilişkileri çalıştırıyor.
- Shakespeare’in antropologlara verdiği bir ders olarak, toplumsal yapılanma ve delilik arasındaki ilişkiden bahsedildi. Antropologlar bunu toplumdışında çalışırlarmış. Shakespeare ise deliliği toplum ilişkilerini yapılandıran bir şey olarak işliyormuş. Yani deliler de birer sosyal aktör olarak karşımıza çıkıyorlar.
- Romeo ve Juliet’te ikilikler açısından, ikili skandal-yasak ilişki ve ikili intihar eylemleri değerlendirildi
- İntihar: -benim en çok ilgimi çeken kısım- şöyle bir yaklaşımla sunuldu:
- Romeo kendini asmıyor, damarını kesmiyor, köprüden atlamıyor. Soğukkanlı ve planlı bir şekilde zehir alıyor. Ve intiharını kadınsı bir şekilde gerçekleştiriyor.(burası beni rahatsız etti ve daha sonra bu kadınsı ve erkeksi intiharı sordum) Juliet ise kararını sonda veriyor. Kendine bıçak saplıyor bu da erkeksi bir biçim oluyormuş. Maskülen bir biçimde cesaretini ortaya koyduğunu söyledi. Kadınlık ve erkeklik konumlarının yer değiştirdiğini belirtti. (söyleşi bitince gidip bu konuyu sordum en sonda yazacağım)
- Delilik açısından ise iki karakterde de deliliğin açığa çıktığını, Juliet’in arzuladığı nesnenin kefen olduğunu görüyoruz. Romeo’nun deli olduğunu herkes söylüyor. Ama deliliği görmek istemiyoruz. Bu iki delinin kahraman olması deliliğin toplumsal dokunun bir parçası olduğunu gösteriyor. Dehşet ve hayranlık arasındaki çekim. Bu bir aşk hikayesi değil, delilik hikayesi olarak okunuyor böylece.
- İntiharın erkeksi ve kadınsı biçimleri olduğunu siz bir antropolog olarak kabul ediyor musunuz? Diye sordum. Bu konudaki araştırmaların erkeksi ve kadınsı davranış biçimleri olduğunu açıkladığını ancak kendisinin tam olarak böyle demek istemediğini söyledi.
- Ben buradan yola çıkarak öyleyse bana bu konuda kitap önerebilir mi diye sordum, ancak aklına gelmedi. İntiharların biçimleri ve toplumsal cinsiyet üzerine araştırma yapılabilir diye düşünüyorum.
FELSEFE (Kerem Eksen)
- Trajedilerde felaketin kaynağı karmaşık koşullarda oluşur (Eyleme geçmenin kendisini aşan bir şeyden bahsediyor.) Düşüşü yaşayan özne bunun dışına atılamaz. Düşüş sadece o öznenin sınırlarına da dayanmaz. Antik tragedyalardan yola çıkarak bu bağlam modern dönemde bireyselleşme ile birlikte özneyi aşan ve şekillendiren kurumların varlığına dönüşüyor. Antik tragedyalarda bu durum bireyselliğe indirgenemez. Hata bulanıktır. Nesnel varoluşa sahip bir hata vardır. Trajik fail eyleme geçince hem etken hem de kendi etkenliğinde edilgenlik barındırır. İnsani eylem ile tanrısal müdahale düzlemi her zaman bir arada. (burada Kierkegaard’a dayanan bir önerme var)
- Ethos (karaktere dair) insan boyutu ve Daimon ona eşlik eden, belirleyen, müdahale eden var. Eylem alanını kuşatan tüm güçler tekinsiz güçler. Modern özne kavramında ise istenç kavramı yok, içsellik fikirleri yok. (burada ortaya çıkan -açık alan fail- kavramı önemli)
- İrade kavramının önem kazanmasıyla eylem varsa irade vardır söylemi bizi suç ve özne arasındaki bağlantı açısından irade üzerinden kurulan suç kavramına götürüyor. Günah da bir öznenin eylemi sonucu oluşur böylece. (bu yaklaşımıyla konuşmacı malzemeyi karakter olarak belirliyor) Karakterin açıkça dışında yer alan bir güç değil dramatik boyut. Kendi içinde yarılarak şahit olduğu bir boyut. Tutkularında ortaya çıkıyor. Ethos’un kendinde bir Daimon var.
- Etik açısından Hıristiyanlık faktörü devreye giriyor. Asli günah teması. Günaha mahkum insan. Açıklanması zor olan bilinmezlik. Günah işlendikten sonra yaşanan hayat eskisi gibi olmaz. İradedeki bozulma –yarılma. Kültürde bu temalar var. Oyunlarda karakterin ethosunda olan, tekinsizlik içerme boyutu. Kendinden çıkan ama kontrol edilemeyen kuvvetlerin esiri oluyorlar. Macbeth’ deki korku, Othello’ daki kıskançlık, Hamlet’teki melankoli.
- Açık fail kavramı benim çok ilgimi çekti. Kafamda ise şöyle bir soru oluştu. Sordum:
- Soru-Açık fail açısından, müdahale ve tekinsizlik bağlamında ethos ve daimon ekseninde Shakespeare’in soytarıları nerede durur?
- Yanıt-Bu konunun araştırılması. Ve bunun delilik kavramı ile de bağlantılı olarak tartışılabileceği.
HUKUK (Gökçe Çataloluk)
- İyi bir duruşma bir Shakespeare eseri gibidir.
- Hukuk alanında çok fazla not almamıştım . Aklımda kalanlar ise şöyle:
- Edebi metinlerde hukuk temaları nasıl işlenmiştir?
- Hukuk metinlerini edebiyat metni gibi okumak.
- Hukukta aslolan kelime yargılama imiş.
- Kurgunun nasıl yapılacağına ilişkin kurallar silsilesi olarak davalar.
- Dilin belirsizliğine mahkum edilen yaklaşımlar. Yargılamadaki dramatik yön. Mahkemelerin adelet değil hukuk mahkemesi oluşu. Burada benim ilgimi çeken duruşmalarda çok fazla sayıda Shakespeare’e baş vurulmuş tarihte. Alıntılar aracılığı ile. Ve Shakespeare avukatları hiç sevmez dedi. Bir de bir kurgu olarak duruşmayı düşündüğümüzde gerçekten dramatik bir metin gibi okunabilir.
10 Haziran 2014