Yaşlanan Palyaçolar Ne Olur?
Nural Uslu
"Dünya değişti yavrum, numaraların artık kimseyi güldürmüyor."(Filippo)
Rumen Matei Visniec’in 1987 yılında yazdığı Küçük Bir İş İçin Yaşlı Bir Palyaço Aranıyor isimli oyun, Arda Öztürk’ün yönetmenliğinde Kadıköy Theatron’da sahneleniyor.
Absürd olarak niteleyebileceğimiz oyun; kitlesel ölümlerin yaşandığı İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Beckett’in yazdığı, hiçliği temel alan ‘Godot’yu Beklerken’in izdüşümü gibidir. Visniec’in, Beckett’ten kırk yıl sonra, modernizmin getirdiği hızlı değişim, dönüşüm sonucu oluşan ‘yeni dünya düzeninde yer bulamama’ durumunu anlattığı oyun, yazılışından kırk yıl sonra, aynı sorunların daha da derinleştiği günümüzde geçerliliğini koruyarak sahnelenmektedir.
Yüzyıllar boyu toplumların eğlence kaynağı olan sirklerin vazgeçilmezi palyaçoların, teknolojinin gelişmesi, bilgisayar, sinema ve televizyon gibi alternatiflerin çıkması sonucu zaman dışında kalmasını konu edinen oyunun tanıtımında; akrep ve yelkovanı düşmüş, ortasında kırmızı bir palyaço burnu olan saat kadranı ile zamanı sorgulatacağının ipuçlarını veren bir afiş kullanılmış. Oyun, bildikleri tek iş olan palyaçolukla geçinmeye çalışan, geçmiş şaşaalı günleri canlandırmak isteyen üç yaşlı adamın hikayesi özelinde, değişen, dönüşen, hız ve kaos sarmalındaki dünyayı sorguluyor.
Seyirciler içeri girdiğinde, aynı hizadaki sahnede bulunan dört sandalyeden birinde, eski bavulunu ayaklarının yanına koymuş, uzun zamandır oturmaktan yorulmuş görünen yaşlı palyaço Nicollo görülüyor. Arkada oyunun da adı olan ilanın asılı olduğu iki kanatlı kapı bulunuyor. Kısa süre sonra ayak sesleriyle irkilen Nicollo, elinde bavuluyla Filippo,’nun görünmesiyle tedirgin oluyor. O’nun da bir palyaço olduğu ve bu bekleme salonuna aynı gerekçeyle geldiği anlaşılıyor. ‘Küçük bir iş için’.
Birkaç dakika içinde gençken birlikte çalıştıkları, ortaya çıkar. Her biri işi alabilmek için diğerini vazgeçirmeye çalışır. Senkronize hareketleri eskiden çalışırken yaptıkları gibi uyumlu ve benzer olduklarını göstermektedir. Eski arkadaşları olan Peppino da gelince rekabet iyice artar. Peppino önemli bir tiyatroda aktörlük yaptığını iddia eder ama sonuç olarak o da buradadır. Bekleme salonunda pencerenin olmayışından ve hava alamayışlarından sık sık yakınacaklardır. Sürekli sormalarına rağmen saatin kaç olduğunu algılayamazlar, çünkü "yeni saatlerle, saatin kaç olduğu" anlaşılamamaktadır. Pencere ve saat metaforu zamanı/çağı yakalayamamayı, sıkışmışlığı ve çıkışsızlığı sembolize etmektedir.
Duruş, hareket ve kostümlerin yaşlı ve palyaço imajıyla uyumlu olduğu sahnelemede, makyaj genç durmakta ve hafif bir tezat oluşturmaktadır. İçinde bulundukları zamanın çok gerisinde kaldıklarını kıyafetler, bavullar ve içinden çıkan eşyaları, kasetli teyp kullanılması desteklemektedir. Sandalye ve iki kanatlı kapıdan oluşan dekorun dışında bavul ve birkaç aksesuarın kullanıldığı oyun, Candaş Çetinkaya, Ahmed Saka ve Utku Arslan’ın başarılı oyunculuklarıyla seyirciyi sorgulamaya ve düşünmeye yönlendirmektedir. Sahnenin küçük oluşunun da oyunun ‘sıkışmışlık’ duygusunu yansıtmasına katkısı olmaktadır.
Absürd olarak niteleyebileceğimiz oyun; kitlesel ölümlerin yaşandığı İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Beckett’in yazdığı, hiçliği temel alan ‘Godot’yu Beklerken’in izdüşümü gibidir. Visniec’in, Beckett’ten kırk yıl sonra, modernizmin getirdiği hızlı değişim, dönüşüm sonucu oluşan ‘yeni dünya düzeninde yer bulamama’ durumunu anlattığı oyun, yazılışından kırk yıl sonra, aynı sorunların daha da derinleştiği günümüzde geçerliliğini koruyarak sahnelenmektedir.
Yüzyıllar boyu toplumların eğlence kaynağı olan sirklerin vazgeçilmezi palyaçoların, teknolojinin gelişmesi, bilgisayar, sinema ve televizyon gibi alternatiflerin çıkması sonucu zaman dışında kalmasını konu edinen oyunun tanıtımında; akrep ve yelkovanı düşmüş, ortasında kırmızı bir palyaço burnu olan saat kadranı ile zamanı sorgulatacağının ipuçlarını veren bir afiş kullanılmış. Oyun, bildikleri tek iş olan palyaçolukla geçinmeye çalışan, geçmiş şaşaalı günleri canlandırmak isteyen üç yaşlı adamın hikayesi özelinde, değişen, dönüşen, hız ve kaos sarmalındaki dünyayı sorguluyor.
Seyirciler içeri girdiğinde, aynı hizadaki sahnede bulunan dört sandalyeden birinde, eski bavulunu ayaklarının yanına koymuş, uzun zamandır oturmaktan yorulmuş görünen yaşlı palyaço Nicollo görülüyor. Arkada oyunun da adı olan ilanın asılı olduğu iki kanatlı kapı bulunuyor. Kısa süre sonra ayak sesleriyle irkilen Nicollo, elinde bavuluyla Filippo,’nun görünmesiyle tedirgin oluyor. O’nun da bir palyaço olduğu ve bu bekleme salonuna aynı gerekçeyle geldiği anlaşılıyor. ‘Küçük bir iş için’.
Birkaç dakika içinde gençken birlikte çalıştıkları, ortaya çıkar. Her biri işi alabilmek için diğerini vazgeçirmeye çalışır. Senkronize hareketleri eskiden çalışırken yaptıkları gibi uyumlu ve benzer olduklarını göstermektedir. Eski arkadaşları olan Peppino da gelince rekabet iyice artar. Peppino önemli bir tiyatroda aktörlük yaptığını iddia eder ama sonuç olarak o da buradadır. Bekleme salonunda pencerenin olmayışından ve hava alamayışlarından sık sık yakınacaklardır. Sürekli sormalarına rağmen saatin kaç olduğunu algılayamazlar, çünkü "yeni saatlerle, saatin kaç olduğu" anlaşılamamaktadır. Pencere ve saat metaforu zamanı/çağı yakalayamamayı, sıkışmışlığı ve çıkışsızlığı sembolize etmektedir.
Duruş, hareket ve kostümlerin yaşlı ve palyaço imajıyla uyumlu olduğu sahnelemede, makyaj genç durmakta ve hafif bir tezat oluşturmaktadır. İçinde bulundukları zamanın çok gerisinde kaldıklarını kıyafetler, bavullar ve içinden çıkan eşyaları, kasetli teyp kullanılması desteklemektedir. Sandalye ve iki kanatlı kapıdan oluşan dekorun dışında bavul ve birkaç aksesuarın kullanıldığı oyun, Candaş Çetinkaya, Ahmed Saka ve Utku Arslan’ın başarılı oyunculuklarıyla seyirciyi sorgulamaya ve düşünmeye yönlendirmektedir. Sahnenin küçük oluşunun da oyunun ‘sıkışmışlık’ duygusunu yansıtmasına katkısı olmaktadır.
Küçük bir kumaş parçasını elinde kaybetme, üç topu düşürmeden havaya atma, baloncuk uçurma, ölü numarası, karpuz çalma, olduğu yerde yürüme/koşma taklidi gibi çok eski ve basit numaraları da artık geçmişte kaldıklarını göstermektedir. Safça çabaları komediyi ve hüznü iç içe barındırmaktadır.
Her gelenin yavaş ve yorgun ayak sesleri duyulan, penceresi olmayan ve havasız bu bekleme salonu zamana ayak uyduramayanların, çıkış bulamayanların son durağı gibidir. Oyunun başından beri beklenen saatin altıya gelmesinin ya da kaç olduğunun artık önemi kalmayacak, bekledikleri gelmeyecektir. Kazayla öldürdükleri Peppino’nun cesedini götürmek için iki kanatlı kapıyı açtıklarında orada daha önce ölmüş bir başka palyaço ve bavulu görülür. Nicollo ve Filippo gittiğinde sahne boş kalmaz, elinde bavulla bir başkası gelir.
Çağımızın baş döndürücü hızına ve değişimine ayak uyduramayanların bir kısmı yarı yolda, diğerleri belki biraz sonra çekilecek, çekilenlerin yeri hemen dolacaktır. Son bir umut olarak geldikleri bekleme salonunda Filippo’nun dediği gibi "hiç pencere olmaması sizce de tuhaf değil mi?"
Her gelenin yavaş ve yorgun ayak sesleri duyulan, penceresi olmayan ve havasız bu bekleme salonu zamana ayak uyduramayanların, çıkış bulamayanların son durağı gibidir. Oyunun başından beri beklenen saatin altıya gelmesinin ya da kaç olduğunun artık önemi kalmayacak, bekledikleri gelmeyecektir. Kazayla öldürdükleri Peppino’nun cesedini götürmek için iki kanatlı kapıyı açtıklarında orada daha önce ölmüş bir başka palyaço ve bavulu görülür. Nicollo ve Filippo gittiğinde sahne boş kalmaz, elinde bavulla bir başkası gelir.
Çağımızın baş döndürücü hızına ve değişimine ayak uyduramayanların bir kısmı yarı yolda, diğerleri belki biraz sonra çekilecek, çekilenlerin yeri hemen dolacaktır. Son bir umut olarak geldikleri bekleme salonunda Filippo’nun dediği gibi "hiç pencere olmaması sizce de tuhaf değil mi?"
3 Şubat 2018